Dr. Maria Montessori Kimdir?
Maria Montessori 1870 yılında bir İtalyan kasabası olan ;Chiaravalle’de doğdu. On iki
yaşındayken ailesi Roma’ya taşındı. Kendi isteği üzerine erkeklerin devam
ettiği bir teknik okula gitti. Bu okulda okurken biyoloji onun tutkusu haline
geldi. Maria bu tutku nedeniyle tıp okumaya karar verdi ve birçok zorluğun
üstesinden gelerek 1896’da İtalya’nın ilk kadın doktoru oldu.
Maria Montessori mezuniyeti ertesinde psikiyatri
kliniğinde çalışmaya başladı ve zihinsel özürlü çocukların eğitimiyle
ilgilendi. Eğitimin bu çocuklar üzerinde etkisini inceleme fırsatı buldu.
Montessori tamamen boş bir odada, tutunabilecekleri herhangi bir şeyin
bulunmadığı bir çevrede, zihinsel engelli çocukların yerdeki ekmek
kırıntılarını sıraya dizerken sakinleştiğini gördü. Sıra dışı bir gözlem ve
değerlendirme yeteneğine sahip olan Montessori bu olayı kimsenin düşünmediği
gibi anlamlandırdı. Ona göre çocuklar çevrelerini öğrenmeye yönelik içgüdüsel
bir arzu taşıyorlardı. Maria Montessori bu çocuklarla çalışmaya başladı ve
onları ulusal bir sınava hazırladı. Bu sınavda zihinsel engelli çocuklar
yaşıtlarıyla aynı ölçüde başarı gösterdi. Bu sonuç Montessori’nin tüm Avrupa’da
tanınmasını sağladı.
1901 yılında Maria Montessori tekrar üniversiteye
dönerek psikoloji ve felsefe okumaya başladı. 1904’te Roma Üniversitesi’nden
antropoloji profesörü oldu.
Psikiyatri kliniğinde yaptığı gözlemler ve üniversite
çalışmaları Montessori’nin zihninde yeni bir çocuk anlayışı şekillendirmeye
başlamıştı. Bu anlayış çağının çok ötesinde bir ön görüye sahipti.
Roma’nın San Lorenzo mahallesinde 1906’da 60 çocuğun
anne babaları işteyken bakılması amaçlı kurulan okulda çalışmayı kabul
etmesinin tek nedeni geliştirmekte olduğu eğitim yönteminin etkisini birebir
gözlemleme arzusuydu. Bu uğurda tıbbi çalışmalarını ve üniversitedeki
geleceğini terk ediyordu. 1906 yılında Çocukların Yuvası’nın (Casa dei Bambini)
açılışında küçük bir tören düzenlendi. Bu törende Maria Montessori yanındaki
arkadaşına şöyle söylemekteydi “Bugün bu okulun açılışı pek fazla insanın
ilgisini çekmiyor ama yakın zamanda çok kişinin ilgisi bu küçük okulda olacak.”
Maria Montessori haklı çıktı çünkü dünyanın pek çok yerinden ziyaretçiler bu
okulu görmeye geldiler.
Maria Montessori Amerika Birleşik Devletlerini ilk kez
1913’te ziyaret etti. Aynı yıl Alexander Graham Bell ve eşi Mabel, Montessori
Eğitim Derneğini Washington’daki evlerinde kurdular. Montessori Yöntemini
destekleyen diğer önemli kişiler arasında Thomas Alva Edison ve Helen Keller da
vardı.
Maria Montessori, 1915’te San Francisco’da
Panama-Pasifik Uluslararası Sergisi’ne fotoğrafta görülen camdan sınıfla
katıldı. Sergiyi gezenler çocukların dikkatini dağıtamamıştı ve çocuklar
çalışmaya devam etmişlerdi, bu alışılmadık durum büyük ses getirdi. Bu ikinci
Amerika ziyaretinde, Montessori öğretmenler için eğitimler düzenlemiş ve Ulusal
Eğitim Derneği ve Uluslararası Okulöncesi Derneklerinin yıllık toplantılarına
katılarak konuşmalar yapmıştı. Montessori’yi Amerika’ya davet eden kurulda
dönemin Amerikan Başkanı Woodrow Wilson’ın kızı Marget Wilson’da bulunmaktaydı.
İspanyol Hükümeti 1917’de Maria Montessori’yi bir
araştırma enstitüsü kurmak için davet etti. 1919’da Londra’da bir dizi öğretmen
eğitimi dersini yönetti. 1922’de kendi ülkesi İtalya’da eğitim müfettişliği
yapmaya başladı, fakat Mussolini’nin faşist yönetimine karşı olduğundan 1934
yılında İtalya’yı terk etmesi gerekti. 1936 yılına kadar İspanya’da kaldı.
İspanyol iç savaşı çıkınca bir İngiliz kruvazörü tarafından kurtarıldı. 1938’de
Hollanda’da Laden’de Montessori Öğretmen Eğitim Merkezini açtı. 1939’da Hindistan’da
Londra’da olduğu gibi öğretmen eğitimi hakkında bir dizi ders verdi.
Maria Montessori hayatı boyunca birçok savaş gördü, bu
etki onu eğitim yöntemini insanlık için barışın temel alındığı bir eğitim
olarak biçimlendirmeye yönlendirdi. Barış adına yaptığı çalışmalar nedeniyle
1949, 1950 ve 1951 yıllarında Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi.
Maria Montessori 1952’de Noordwjik Hollanda’da hayata veda
etti. Ogün çocuklar, belki de bu dünya’da kendilerini en iyi anlamış olan
yetişkini kaybettiler.
Montessori’nin mezarının üstü deniz kabukları ve
mercanlarla doludur, bir denizin mercanlar ve küçük deniz kabukluları
yardımıyla kendini temizlediğine benzer bir şekilde, Montessori gibi insanların
da dünyayı temizlediklerini simgelemek için konmuştur.